İnternette karşılaşılması
muhtemel tüm tehditlerin kökeninde gerçek hayattaki tehditler vardır. İnternet
için var olan tüm risk başlıkları gerçek hayatta da karşılaşılabilecek
durumlardır. Dolayısıyla çocuklarımızı nasıl gerçek hayatta ki tüm bu tehlikelerden
korumak için çaba harcıyor ve kurallar koyuyorsak internet ortamı için de aynı
çabayı göstermemiz önem arz etmektedir.
Anne babalar, çocuğun interneti bilinçli kullanımını
desteklemek ve zararlarından korumak için birtakım kurallar koymalı, öğütler vermeli
ve onları sanal ortamdayken takip etmelidirler. Bu kurallar çocuğun yaşıyla
beraber değişiklikler gösterirken, konulan kuralların uygulanıp
uygulanmadığının da takibinin yapılması ve kurallara uyulmasının sağlanması
gerekmektedir.
Rehberlik Bölümü olarak siz değerli velimize birkaç önerimiz
var;
*Aileler, çocukları internetteki
tehlikelerden korumak için
bilgisayarlarında güncel antivirüs, filtre ve güvenlik duvarı programları uygulamaları kullanmalıdırlar.
*Bilgisayar karşısında geçirilecek zaman bir ya da
iki saati geçmemelidir.
*Bilgisayar, aile fertlerinin hepsinin çok rahat bir şekilde görebileceği bir yere, ailenin
ortak kullanım alanına konulmalıdır.
*Çocukla ne tip siteleri ziyaret edebileceği konusunda
anlaşmaya varılmalı, yasaklamadan sakıncaları anlatılmalıdır.
*Anne ve babaların
bu yaş grubundaki çocuklarının internette sosyal ağları
kullanmasına izin
vermemesi yapılacak
en doğru davranıştır. Ancak, çocuğun merakını gidermesi bakımından,
ebeveynin gözetiminde
çocuk sitelerinde
bulunan internet sohbetlerine girmesine ve arkadaşça sohbet etmesine izin
verilebilir.
*Anne ve babalar, çocuklarına, okulunda, çevresinde ve katıldığı etkinliklerde
kendisine zarar verebilecek insan tiplerini nasıl izah ederek açıklıyorsa,
internet ortamından
gelebilecek tehlikeleri de açık açık anlatmalıdır.
*Anne ve babalar, çocuklarına, çevrimiçi ortamda yazılan ve görünen her şeyin
her zaman doğru
olamayabileceğini,
gerçek hayatta olduğu gibi sanal ortamda da
iyi niyetli kişiler
olduğu gibi kötü niyetli kişilerin
de olabileceği anlatmalı ve kafasının karıştığı her durumda anne babasıyla
rahatlıkla konuşabileceği hissettirmelidir.
Ergenlik öncesi dönem olarak da isimlendirilen bu dönemde
çocuklar her şeyi bilmek istediklerinden sürekli olarak araştırma ve inceleme
içerisindedir. İnternetin sunduğu imkânların ve yeniliklerin farkında oldukları
için, bu imkânları sonuna kadar kullanmak isterler. Yani bu dönemde çocuklarda
çok hızlı değişimler yaşanmaktadır. Eğer bu değişim diğer alanlarda olduğu gibi
İnternet ortamında da iyiye, güzele ve doğruya kanalize edilirse, çocukların
zihinsel gelişimine faydalı olacaktır. Aksi takdirde, çocukların internette
pornografi, suç örgütlerinin faaliyetleri gibi olumsuzluklarla karşılaşması
mümkündür. 10-13 yaş grubu çocuklarda anne ve babaya bağımlılık devam etmekle
birlikte olabildiğince bağımsız hareket etme isteği de görülmektedir.
Bu yaş dönemi çocuklar için;
*Bilgisayar karşısında geçirilecek zaman iki ya da üç saati
geçmemelidir.
*Her ne kadar gelişen mobil teknolojiler ile zor olsa da,
bilgisayar, ailenin ortak kullanım alanına konulmalıdır. Her ne kadar bu yaş
grubu çocukları yavaş yavaş kendi özgürlüklerini ilan etmeye başladıklarından
interneti odalarına almak için direnseler de bu konuda taviz verilmemelidir.
*Çocuklar internette gezinmek için, ebeveyn denetimi olan
arama motorlarını kullanmalıdır.
*Anne ve babalar, bu yaş dönemi çocuklarına İnternet
iletişim araçlarını (e-posta, mesaj panoları ve forumlar gibi) kullanırken,
kendilerine ve ailelerine ait bilgileri vermemeleri hususunu öğretmelidir.
Ayrıca, bu yaş dönemi çocuklar için kendileri adına, ebeveynlerin
dilediklerinde kontrol edebilmeleri şartıyla, e-posta hesabı açılabilir. Açılan
e-posta hesabında istenmeyen kötü içeriklere karşı e-posta filtresi etkin
olmalıdır.
*Anne ve babalar, bu
yaş grubundaki çocuklarını, internet ortamında da gerçek dünyada olduğu gibi
ahlaki davranışlara uyması gerektiği konusunda bilgilendirmeli, interneti
başkalarına zarar verici bir araç olarak kullanmaması konusunda eğitmelidir.
*Aileler çocuklarını, çevrimiçi ortamda kendilerini rahatsız
ya da tehdit altında hissettiren bir şey ya da bir kişi olduğunda kendilerine
iletmeleri için teşvik etmelidirler. Böyle bir olayla karşılaşıldığında,
aileler sakin olmalı ve çocuklarına bu türden şeyleri kendilerine
ilettiklerinde bir sorunla karşılaşmayacaklarını anımsatmalıdırlar.
Davranışları takdir edilmeli ve aynı şey yeniden olduğunda yine ailelerine
gelmeleri konusunda yüreklendirilmelidir.
*Aileler, çocuklarının İnternet kullanımı sırasında, evde,
arkadaşlarının evinde, okulda veya İnternet kafede karşılaşabilecekleri
internet pornografisine karşı sağlıklı cinsellik konusunda konuşmalıdır.
*Aileler çocuklarının ve arkadaşlarının çevrimiçi
aktivitelerinden haberdar olmalı ve çocukları ile onun çevrimiçi arkadaşları ve
aktiviteleri hakkında konuşmalıdır.
*Aileler çocuklarına sosyal ağlara giriş yaşının alt
sınırının 13 olduğunu hatırlatmalarına rağmen, 13 yaşından önce sosyal ağlara
girmek istediklerinde yol gösterici olarak birlikte bir hesap açmalı ve bu ağda
uyması gereken kurallar ve arkadaş listesine sadece ailelerinin de tanıdığı
kişilerin eklenmesi gerektiğini hatırlatmalıdırlar. Ayrıca çocuğun sosyal
ağlarda kullandığı şifresinin bilinmesi ve düzenli aralıklarla kontrol edilmesi
önemlidir.
Anne ve babalar, çocuklarını çevrimiçi ortamda tanıştıkları
kişilerle yüz yüze görüşmelerinin tehlikeli olduğunu hatırlatılmalıdır.
PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK
Psikolojik
sağlamlık, zor deneyimler ve öngörülemez zorlayıcı olaylarla baş edebilme, uyum
sağlayabilme, esneklik kullanabilme ve ilerleyebilme, zorlayıcı bir stres
faktörü karşısında, olumsuz duygusal tecrübelere karşı kendini toparlayabilme
ve iyileştirme gücü şeklinde tanımlanır.
Gelişimsel
perspektifle, psikolojik sağlamlık bireylerde var olan bir kişilik özelliği
değildir.
Psikolojik sağlamlık;
bireyin yaşamda karşılaştığı önemli güçlükler karşısında olumlu
adaptasyonu kapsayan
dinamik bir süreçtir.
Psikolojik
sağlamlığı yüksek insanları diğerinden farklılaştıran, onların daha az stresli
olaylara maruz kalmaları değil, yaşadıkları zorlayıcı olayın aynı zamanda
onları sağlamlaştıran şey de olmasıdır. Psikolojik sağlamlığı yüksek bireyler
düştükleri yerden toparlanma gücünü kullanarak kalkarken kendi sağlamlık
düzeylerini geliştirirler. Bir insanın dayanıklılığını kendini toparlayabilme,
onarabilme gücünü belirleyen şey genetik, kişisel geçmiş ve çevrenin ortak
etkileşimiyle belirlenir. Bilimsel araştırmalar genetik kısmın nispeten
diğerlerine oranla daha küçük olduğunu öne sürmektedir. Psikolojik sağlamlık
gücü yüksek olan bireyler, yaşamın zor ve acı duygularını kabul ederek, bu
duygularla birlikte iyileşme yönünde kendilerine yol açarak tecrübelerinden
güçlenerek, çözümler üreterek çıkmayı başarırlar. Stres adeta onları
sağlamlaştırır, güçlendirir. Sağlamlık gücü yüksek bireyler,
değiştiremeyecekleri gerçekleri problemleri olgunlukla kabul ederek, çözümlere
yönetebilecekleri etkinliklere dikkatlerini yöneltmede, diğerlerine göre daha
başarılıdırlar
Araştırmalara
göre psikolojik sağlamlığı yüksek olan bireyler iyimserlik, umut, ahlaki
ilkeler, inanç ve maneviyat, zihinsel esneklik, mizah, alternatif çözümler
üretebilme, yaşam amaçları belirleyebilme ve sosyal bağ içeren ilişkiler
kurabilme gibi özellikleriyle sorunlarıyla baş ederler.
Psikolojik
sağlamlık sadece yaşamaya devam edebilmek değil, zorluklara uyum sağlayarak,
gelişerek, zihinsel ve ruhsal olarak büyüyerek zorluklardan öğrenebilme
kapasiteleriyle ilgilidir. Gerçek şu ki, stres kaçınılmazdır. Stresle başa
çıkabilmenin yolu psikolojik sağlamlığımızı güçlendirmekten geçmektedir.
Psikolojik sağlamlığınızı
geliştirmek için:
1. - Becerilerinizi gözden geçirin. Yaşadığınız
olayların her biri sizde ne gibi becerilerin gelişimini destekledi, size neler
öğretti, sıkça değerlendirin. “Bu bana ne öğretti? Yaşadığım olaydan nasıl bir
ders çıkarabilirim?’’ gibi soruları kendinize yöneltin.
2. - Deneyimlerinizi zenginleştirin,
sıradanlıktan uzaklaşın, yaşamınıza farklılıklar katın, kendinize farklı
beceriler ekleyebilmek için girişimlerde bulunun.
3. - Bağlantı halinde kalın, bağ kurun. Bağ
kurmak zorlayıcı yaşam olaylarıyla baş edebilmenizde size yalnız olmadığınızı,
her şeye rağmen yanınızda size inanan, sizi değerli bulan insanların var olduğu
gerçeğini hatırlatır. Sosyal ilişkilerinizi geliştirin, kendinizi yakın
hissettiğiniz ortak amaçlar taşıdığınız gruplara ve topluluklara katılın.
4. - Beden sağlığınızla ilgilenin. Bedeninize
bakın koruyun güçlendirin. Sağlıklı
beslenmek, su içmek, hareket ve egzersiz bedensel gücünüzü arttıracaktır.
5. - Doğayla temas halinde kalın, açık havada
daha çok zaman geçirin.
6. - Manevi olarak size kendinizi daha iyi
hissettirecek rutinler, aktiviteler belirleyin. Dua, meditasyon, yoga gibi
etkinliklere katılın. İhtiyaç sahibi insanlar için sosyal sorumluluk
organizasyonlarına destek olun.
7. -Mükemmeliyetçi olmayı bırakın. Kendinizle
ilgili iyi olan tüm çabalarınızı kutlayın ve daha iyiyle ilgili arayışınızın iyilerinizi
yok etmesine izin vermeyin.
8. - Yaşamınızda size ilham veren amaçlar
bularak, yaşamınızı anlamlandırın. Yapmak istediklerinizi ertelemek yerine
küçük adımlardan başlayın. Ulaşılmaz gibi görünen o büyük hedefler yerine
“Bugün başarabileceğim, gitmek istediğim yere beni ulaştıracak ne yapabilirim?”
sorusu üzerinde çalışın.
9. - Yaşadığınız zorlayıcı duygularda,
duyguya kendinizi kaptırmak yerine duygunuzu kabul edin ve bir an önce, “Neye
ihtiyacım var? Ne gibi çözüm yolları bulabilirim?” vb. sorularla çözüm odaklı
olmayı seçin.
10 -Değişime direnmeyin, eşlik etmeyi seçin.
Değişim hayatın bir parçasıdır, kendinizde düzenlemeler yaparak değişimi
anlamak, kendi becerilerinizi geliştirmek için emek verin. Her durumda umut ve
iyimserliği elden bırakmayın.
İlkokul ve ortaokul
öğrencilerine sınır koyma davranışını nasıl kazandırırız?
Çocuklarımızın eğitim
hayatlarında başarıya ulaşmaları ve sağlıklı bir gelişim sergilemeleri için sınırlar
belirlemenin önemi büyüktür. Sınırlar, çocukların kendilerini güvende
hissetmelerine, disiplin kazanmalarına ve sorumluluk alabilmelerine yardımcı
olur. İlkokul ve ortaokul çağındaki çocuklar için sınırların sağlıklı şekilde
belirlenmesi, onların ileriki yaşamlarında da olumlu alışkanlıklar
geliştirmelerine yardımcı olabilir.
Sınırlar, çocukların güvenliğini
ve sağlıklı gelişimini desteklerken aynı zamanda onların özgüvenlerini de
güçlendirir. Belirlenen sınırlar, çocukların istikrarlı bir çevrede büyümelerini
sağlar ve onlara olumlu davranışları öğretir.
Sınırların belirlenmesi ve
uygulanması, çocukların duygusal gelişimine katkı sağlar. Sınırlar sayesinde
çocuklar, duygularını kontrol etmeyi ve başkalarının duygularını anlamayı
öğrenir. Bu da onların empati yeteneklerinin gelişmesini sağlar.
Ancak sınırların belirlenmesi ve uygulanması sürecinde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.
İlkokul
öğrencilerine sınır koyma davranışı için;
1. Açık
ve net tavırlar belirleyin: Çocuklarınıza hangi davranışların kabul edilebilir
olduğunu net bir şekilde anlatın. Örneğin, ev ödevlerini yaparken sessiz
olmaları veya arkadaşlarıyla oyuncaklarını, kalemini paylaşabileceğini
belirtin.
2. Olumlu
ve iyi davranışları ödüllendirin: İyi davranışları takdir ederek
davranışları ödüllendirmek, istenilen davranışları teşvik edebilir. Örneğin,
ödevini zamanında bitiren bir çocuğu küçük bir ödülle ödüllendirebilirsiniz.
3. Tutarlı
olun: Sınırları belirledikten sonra tutarlı bir şekilde uygulamak
önemlidir. Çocuklar, sınırların her zaman aynı şekilde uygulandığı ortamlarda
daha rahat ederler.
4. Empati
kurun: Çocukların duygularını anlamaya çalışarak empati kurmak, sınırların
daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir. Örneğin, çocuğunuzun neden belirli bir
sınıra ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışabilirsiniz.
5. Seçenekler
sunun: Çocuklara sınırlar içinde kalarak kendilerine seçenekler sunmak,
onların kontrol hissetmelerine yardımcı olabilir. Örneğin, odasını toplaması
gerektiğinde oyuncakları nereye yerleştireceklerine karar vermelerine izin
verin.
6. Örnek
olun: Çocuklar, yetişkinlerin davranışlarını gözlemleyerek öğrenirler.
Dolayısıyla, istediğiniz davranışları sergileyerek çocuklarınıza örnek
olabilirsiniz.
7. Sabırlı
olun: Sınır koyma süreci bazen zorlayıcı olabilir. Bu süreçte sabırlı olmak
ve çocuklarınıza zaman tanımak önemlidir
Bu yöntemleri kullanarak çocuklarınıza sınırların önemini öğretebilir ve sağlıklı bir şekilde gelişmelerine destek olabilirisiniz.
Ortaokul öğrencilerine sınır koyma davranışı için;
1. Net ve açık sınırlar belirleyin: Hangi
davranışların kabul edilebilir olduğunu ve hangilerinin kabul edilemez olduğunu
çocuklarınıza net bir şekilde açıklayın.
2. Tutarlı olun: Sınırlar konusunda tutarlı
olmak önemlidir. Kuralları sürekli değiştirmemek ve uygulamada tutarlılık
sağlamak çocuğunuzun sınırları daha kolay anlamasını sağlar
3. Olumlu takdiri kullanın: Çocuğunuzun
kurallara uyduğunda veya sınırları aştığında olumlu bir şekilde takdir edin.
Bu, istenilen davranışları teşvik eder.
4. Uyarı ve sonuçları belirtin: Çocuğunuzun
sınırları aştığında ne gibi sonuçlarla karşılaşacağını önceden net bir şekilde
belirtin.
5. Empati kurun: Çocuğunuzun duygularını
anlamaya çalışın ve onun duygusal ihtiyaçlarına saygı gösterin. Bu, çocuğunuzun
sınırlarına daha fazla saygı göstermesine yardımcı olabilir.
6. Eşit ve adil olun: Birden fazla çocuğunuz
varsa, sınırları belirlerken eşit ve adil olmaya özen gösterin. Her çocuğunuzun
bireysel ihtiyaçlarını ve yeteneklerini dikkate alın.
7. Örnek olun: Çocuklar ebeveynlerinin
davranışlarını model alır. Siz de sınırlara saygılı bir şekilde davranarak
çocuğunuza iyi bir örnek olabilirsiniz.
Bu yöntemleri uygulayarak
çocuğunuzun sınırlara daha fazla saygı göstermesini ve olumlu davranışlar
geliştirmesini sağlayabiliriz.
Sonuç olarak, çocuklarımızın
sağlıklı bir şekilde gelişebilmelerini ve başarılı bir eğitim hayatı
geçirebilmeleri için sınırların belirlenmesi ve uygulanması büyük önem taşır.
Bu süreçte sabırlı olmak, anlayışlı davranmak ve çocuklarımıza güvenmek önemli
rol oynar. Unutmayalım ki sınırlar, çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde büyümesine
ve gelişmesine yardımcı olan bir rehberdir.
ÇOCUK VE YALAN
Hiçbirimiz
‘yalancı’ insanlar olarak dünyaya gelmeyiz. Yalan söyleme, öğrenilmiş bir
davranıştır. Gerçek ve gerçek olmayan ayrımı yapmak zamanla gelişen bir
olgudur.
Çocuklar, Piaget’ in Bilişsel Gelişim Kuramı’ na göre İşlem Öncesi Dönem’de (2-7 yaş) kendi isteklerini elde etme amacıyla hareket ederler.
Çocuklarımız
işlem öncesi gelişim döneminde iken kimi şeyleri taklit edebilme yetisi
gelişir. İşlem öncesi dönemin en önemli özelliklerinden biri de ‘benmerkezci’
tutumdur. Benmerkezci tutumda olan çocuklar her gelişen olaydan kendilerini
sorumlu tutarlar. Yağmurun onun için yağdığını, anne babasının kendisi yüzünden
kavga ettiğini, kendisinin en sevdiği meyve örneğin çilek ise herkesin de en
sevdiği meyvenin çilek olduğunu düşünür. Benmerkezci tutum ve taklit etme
davranışı yalana sebep olabilir. 5 yaşına kadar çocukların söylemiş olduğu
yalandan endişe etmeye gerek yoktur.
Somut İşlemler Dönemi’ne(7-11
yaş) gelen çocuk için yalan söyleme davranışını dikkate almak gerekir. Çocuğun
yalan söylediğini fark ettiğimiz anda nasıl davranacağımız ve çocuklarımıza ne
gibi öğretiler vereceğimiz büyük önem taşır. Sergileyeceğiniz davranış, yalan
söyleme davranışının seyrini de değiştirecektir.
Ebeveynlerin doğru çözüm yöntemlerini aramaktan önce yalan söyleme davranışının altında yatan temel sebeplerin neler olduğunu bilmesi gerekir.
ÇOCUĞUM
NEDEN YALAN SÖYLÜYOR OLABİLİR?
YALANCILIĞIN
NEDENLERİ
Yalancılık,
çevresel ilişkilerle birlikte ele alınmalıdır. Bu yüzden öncelikle çocuğu yalan
söylemeye teşvik eden nedenlerin bulunması gerekir. Çocuğa yalan söylemesini
kolaylaştıran diğer bir yol da taklittir. Yalan söylemeyi taklit yöntemiyle
öğrenen çocuk, öncelikle yalanın kendisine bazı avantaj ve olanaklar
sağladığını saptar.
Kıskançlık,
korku, çekingenlik, suçluluk duygusu, aşağılık duygusu ve baskı görme çocuğu
yalana iten etmenlerdir.
YALANIN
PSİKOLOJİK NEDENLERİ
Daha çok İşlem Öncesi Dönem ’deki (2-7
Yaş) çocuğun söylediği yalan türüdür. Hayali arkadaşlıklar, yaşanmamış olaylar,
duyduklarının etkisinde kalarak söylediği periler, canavarlar bu yalan türünün
en sık rastlanan örnekleridir.
ABARTILMIŞ YALAN
Çocuklar duyduğu bir olayı kendi hayal
dünyasıyla zenginleştirerek yaşamış gibi anlatır. Olaylardaki kişileri ve
nesneleri abartır. Heyecan yaratmak, dikkat çekmek için söylenen yalanlardır.
SOSYAL
YALAN
En yaygın olan yalandır. Çoğu zaman
yetişkinliklerin söylediği ya da çocuğa söylettiği yalanlardır. Örneğin; eve
misafir gelecektir ebeveyn çocuğa misafirlik teklifini kabul etmemek için
çocuktan hastayım demesini ister.
SAVUNMA
YALANI
Çocuk ya da gencin daha çok kendini
korumak için söylediği yalandır. Fazla baskı, ağır cezalar, sorgulanma, tehdit
edilme durumlarında kullanırlar.
Çocuktan şüphe duyulması, güven verici
konuşmaların yapılmaması, çocuk doğru söylediği zamanlarda ‘’hayır yalan
söylüyorsun’’ gibi ithamlar yalan davranışını alışkanlık haline dönüştürür.
YÜCELTİLMİŞ
YALAN
Takdir görme, onay ihtiyacını karşılamak
için söylediği yalanlardır.
PATOLOJİK
YALAN
Patolojik yalanın en önemli özelliği
inandırıcılık özelliğinin yüksek olmasıdır. Ailelerin en çok dikkat etmesi
gereken yalan türüdür. Alışkanlık haline gelmiş yalandan farkı çocuğun herhangi
bir çıkar gözetmiyor olduğu halde yalan söylemesidir. Yalanlarına inandığını
görmek çocuğa zevk verir.
Çocuğunuzun
yalan söyleme eğiliminde olduğunu düşünüyorsanız ne yapmalısınız?